Hiç bir zaman rastlantılara, rastlantı olmalarının ötesinde bir anlam yüklemedim ama bunu yapmakta zorlandığım anlar oldu.
Kısa bir Güney Amerika seyahatimde ‘jakarantas’ ağaçlarından çok etkilenmiştim. İstanbul’da nasıl baharın erguvanları varsa Bounes Aires baharının da jakarantasları vardı.
Kızımın ve annemin erguvanları ne kadar çok sevdiğini bildiğim için jakarantasların resmini çektim. Bu kadarı içime sinmemiş olmalı ki, havaalanına giderken taksiyi durdurup yere düşmüş çiçeklerinden üç tane alıp onlara göstermek üzere defterimin arasına koydum.
Dönüp de anneme jakarantaslardan bahsettiğimde, heyecanla o gün kendisine Avustralya’daki bir arkadaşından gelen mektubu getirdi. Arkadaşı mektupta Avustralya’ya Güney Amerika’dan getirilmiş olan jakarantas ağaçlarının güzelliğinden ve kendisine Boğaz’ın erguvanlarını hatırlattığından söz ediyordu.
Jakarantasların resmini çekip göndermişti. Zarfta, resmin yanında üç tane de jakarantas çiçeği vardı.
Benim elimde de jakarantasların resmi ve üç tane jakarantas çiçeği !