Toplumlar bireylerini, ya da bireyler bireyleri tasarlar mı?
ABD toplumunda, bireylerin günlük yaşamlarına ve karakterlerine yönelik belirgin bir duygusal tasarım gözlemlemiştim.
Yazdıklarım öznel bir tespit olup, ‘İyidir, kötüdür, eksiktir, fazladır, ne kadarı bilinçlidir, ne kadarı değildir” tartışmasına girmiyorum.
Sadece ve sadece, aidiyetlere yönelik tasarımlarla karakterlere yönelik tasarımlar arasındaki fark ve özellikle ‘tasarımsızlık’ konusunda düşünmeye vesile olsun istedim.
Sözünü ettiğim karakter tasarımını oluşturan aşağıdaki dört kavramın üçünün dilimizde tam karşılığı olmamasını da üzerinde düşünmeye değer buluyorum.
1) ‘Integrity’:
Kısaca ‘Kendine sorumluluk’ olarak çevirsem de yeterli değil. Çoğu kez ‘dürüstlük’ olarak çevriliyor ama bence o da yeterli değil.
‘Kendine hesap veren, tutarlılığı konusunda kendine hesap verme dürtüsü duyan’ şeklinde açıklamak mümkün.
Ben en çok şu karmaşık kendi tanımımı seviyorum: ‘Nesnel bakışı ile duygularının arasının açılmasından rahatsız olan’
Duygusal tasarıma dönersek, ABD’de bireyler bireylerden ‘integrity’yi kuvvetle talep ederler.
2) ‘Challenge’:
‘Üstesinden gelme dürtüsü’ diyorum, yeterli olmasa da.
ABD’de bu dürtüyü ayakta tutmak, bu dürtünün oluşacağı ve tatmin edileceği alanlar yaratmak için herkesin ne kadar emek verdiğini fark edebilirsiniz.
3) ‘Appreciation’:
Çok yaklaşık karşılığı ‘Hoşnutluk’.
Aslında dilimizde dört kelimenin bileşimi: Şükretme, takdir etme, hoşnut olma, hoşnut kaldığını belli etme.
ABD’de kısa süre kalan biri bile bu kavramın ne kadar bireylerin hayatına nüfuz ettiğini görebilir.
4) ‘Respect/Distance’:
Dilimizde tam karşılığı var: Saygı/Mesafe
Amerika’da yaşayan bir arkadaşım, Anaokulunda çocukların bellerine simit takarak diğerlerinin yaşam alanlarına saygılı olmayı öğrettiklerini söylemişti.
Bu aynı zamanda ABD’deki birey – birey ilişkilerinin dışarıdan algılanışına da ışık tutuyor.