Ölmek üzere olan bir insanın baş ucundaydım. İçimden bir şey söylemek gelmiyordu, sadece üzüntüyle artık iyice sönmüş olan gözlerine bakıyordum.
Birden dudaklarının kıpırdadığını gördüm. Söylediklerini duymak için kulağımı yaklaştırdım.
“Çocukluğumda babam beni severken ne derdi biliyor musun?” Nefes nefese kalıp duraladı. ” ‘Gül yaprağı ile okşamaya kıyamam’ derdi.”
Dünyayı terketmek üzereyken küçük bir kız olduğu günleri anımsaması, artık kabullendiğim ölüm döşeği görüntüsünden çok daha fazla içimi burktu. Başka bir insanı anlamakta ne denli aciz olduğumuzu düşündüm.
Ölmek üzere olan insanların, kendilerini bir zamanlar gül yaprağı ile okşamaya kıyamayacak babaları gerçekten olmuş mudur?