Yirmili yaşlardaki bir doğumgünümde kendimi anlatma çabası ile uzun bir şiir yazmıştım. Konuşur gibi yazılmış, şiir özelliği olmayan bir şiirdi. Belki bir doğumgünümde, mümkün olur, içimden de gelir, tamamını yazarım. Burada eski şiirlerimin naifliğini de yansıtmam gerekir. Aksi takdirde buraya şiir özellikleri nedeniyle girmiş olurlar ki, öyle bir iddiam kesinlikle yok. Onun için bölümün başlığını ‘Şiirler’ koymadım, ‘Günlük Niyetine’ koydum.
Bahsettiğim şiirin son bölümünü ise, – ne yalan söyleyeyim, ‘kuzguna yavrusu…’ örneği – severim. Bugün, kendimi bu kez bir şiir değil, bir ağ(web) sitesi aracılığı ile anlatmaya çalışırken bu son bölümü hatırlamanın ve paylaşmanın zamanıdır diye düşündüm:
Bu noktadan,
Gene bu noktaya bakıp
Nasıl gürlercesine bağırıyorum bakın,
Dağlar taşlar nasıl titriyor,
Evren beni nasıl dinliyor, bakın
Nasıl, nasıl,
Nasıl tüm gücümle haykırıyorum
Güçsüzlüğümü…