Aşağıda, kendimce, bir önceki nesilden öyle ya da böyle işe yaradığını öğrendikçe koyulaştırdığımız ve bin yıllardır süregelen bir kendi kendine hayali sohbeti aktarıyorum 
 
***
Herşeye sahip olmak istiyorum. Tüm gereksinimlerimin karşılanmasını istiyorum.
Ne var ki, sade ben değil, herkes herşeye sahip olmak istiyor.
Bu durumda herşeye sahip olmak için herkese gücümü kabul ettirmem lazım.
Herkese gücümü kabul ettirmeye çalışmak bana zarar verir hatta beni yok eder.
Zarar görmemek için gücüm kadarına razı olup kavgaya girişmeden sahip olduklarımı arttırmaya çalışmalıyım.
Zaten başkalarıyla dayanışırsam sahip olduklarım biraz biraz artıyor.
Herkesin gücü benim kadar sınırlı olduğuna göre başkaları da benim gibi düşünüyordur.
Bu nedenle ben hem ‘bir’im hem ‘bin’im.
Kendileriyle kavgaya girişmekten kaçındığımı görmeleri, kendileri gibi olduğumun kanıtıdır.
Üstelik böyle davranmak duygularımı da herkesle ‘barışık’ olmaktan iyi hissedecek şekle dönüştürüyor.
Duygularımın bu şekilde dönüşmesi başkalarının duygularının da bu şekilde dönüşmesi demek olduğundan benim için iyidir.
Bir taraftan diğer insanları denetlemek üzere kendimin de kabullendiği mekanizmalar kurarken bir taraftan kendi davranış ve duygularımı başkaları için gösterge kabul ederek yönümü buluyorum.
Madem kendim başkaları için ‘gösterge’yim, başkalarının olmasını istediğim insandan farklı biri olmak istemem. Arada sırada ‘o insan’ olmaktan çıkarsam rahatsızlık duyarım.
***
Yazının alternatif başlığı ‘Vicdan’ olabilirdi. Ya da ‘Çoğunluğun Vicdanı’.