Dun akşam Digiturk film kanallarından birinde en sevdiğim filme denk geldim, bir kez daha sevinçle izledim. Bu ay bir kaç kez programda var, benim beğenimi dikkate alabilecek arkadaşlara yazayım istedim.
Filmin adı: Ground Hog Day. ‘Yarın Aslında Dündü’ adıyla çevrilmiş. Film, insanların davranışlarını değiştirerek duygularını da değiştirebileceğini, farklı duygular tecrübe ettikçe kişiliğinin dahi değişebileceğini hoş bir öykü içinde anlatmış.
Bir de çok merak ettiğim bir husus oldu. Filmde başroldeki Bill Murray 2 şubat gününü defalarca yaşıyor. Film eski de olsa, Digitürk kanalında ilk gösterilişi (dün) 2 şubata denk gelmiş. Filmin benim gibi çok seveni olduğunu biliyorum. Filmi seyretmiş ve sevmiş olan bir Digitürk yetkilisinin ilk gösterim tarihi olarak 2 şubatı bilinçli olarak seçtiğini varsaydım. Kızım da bu görüşüme katıldı ve bunun çok hoş bir jest olduğunu düşündük.
Sonra kırk yıl öncesinden bir anı aklıma takıldı:
Lise yıllarından başlayarak altı yedi yıl boyunca gizli bir aşk yaşayan iki sevgili nihayet birlikteliklerini açıklamışlar ve nişan yapmaya karar vermişlerdi. Aile arasındaki nişan töreninde yüzükler takılırken Doris Day’in ‘The Secret Love is no Secret Anymore / Gizli Aşk Artık Gizli Değil’ şeklinde başlayan şarkısı çalmaya başladı. İki sevgilinin yıllardan beri aileleriyle oynadığı köşe kapmacayı iyi bildiğim için bu şarkının özel olarak seçildiğini düşünmüştüm. Teyid etmek için sorduğumda, o şarkıyı seçenlerin İngilizce sözlerin anlamını bilmediklerini öğrendim.O an’a ne kadar uyarsa uysun, rastlantıydı.
Yani, kuvvetli bir ilinti kurduğumuz için kendimizden emin olarak yaptığımız her çıkarım doğru olmayabiliyor. Hayatın bir çok alanında örneği var.
Ground Hog Day’e dönersek; bu eski anıyı da hatırladığımda düşünmekten kendimi alamıyorum; yoksa 2 şubatı defalarca yaşatan filmin 2 şubatta gösterime girmesi sadece hoş bir rastlantıdan mı ibaretti?
“My ground hog day (tarih atmamışım, 1998 olmalı)
Aslinda bu film fantezi degil, bizim normal günlük hayatimizin neredeyse tipkisi, mesela benim standart bir hafta içi günüme bakarsak:
Sabah 6:40′da zil calarak veya zili 6:39′da kapatarak kalkış,
banyo fasli
cayın altini yak, Aslinin ilacini folyodan çikar,
folyoyu kutuya tik, ucu prospektüse takilarak kutu dışına taşar,
büyük cay bardagina su koy, ilaç elinde Asli’nin odasina git
6:50 de Aslı’yı uyandırmaya calis, yorgana sarılarak homurdanır
ilacı ve suyu pencerenin kenarina koy, iki dakika sonra gelicem de
Barış’a seslen, homurdanarak uyumaya devam eder
giyin
tekrar baris’a acikli gecikme edebiyatı yap, artık kalkar
tekrar Asli’ya git, ilacı içir
mutfağa git, kahvaltiyi çıkar
Aslinin cantasini söylenerek al, fermuarı kapamadigi icin kitaplar yere dökülür,
Cantayi topla, kapinin yanina koy, yemegi suyu icine yerlestir
kalkmayan varsa en acıkli kaldirma edebiıyatindan yap
ekmek gazeteyi al, kupon uygun sayfada ise kes
bu arada cay demlenmistir
cay kahvaltı gazete, ohh
kahvaltı sirasında arada bir hadi kizim de, homurtular isit
Asli’ya hadi kizim sacini tara de, azar isit
Asli’yi servise gönder, bu arada kediyi tut kacmasin
ikinci cayini ic
Yine geciktik diye fırla
Kosarak arabaya bin, kalk, bahçe kapısına git, Barış’ı bekle
5 dakika sonra Baris ayagini sürüyerek sallanarak gelir
fırla git
ikici kösede Eyüboglu fen lisesi servisi
ücüncü kösede Üsküdar Fen Lisesi servisi
Bazen servis bekelmekte olan Duygu, Aslı’nın arkadaşı, selam verir, büyük degisiklik
Kiziltoprak’da caddeye cikarken biri iki araba selektör yapar, onlar saga
köprüye ben sola Üsküdar yoluna gitmek istiyorum, yollarini kestim, neyse ki bu arabalar sanirim hergün farkli, beni tanımıyordur
Aaaa, araba saatim kendi kendine haftalardan sonra calismaya baslamis, büyük degisiklik ve mutluluk, bir de radyom baslasa, deniyorum, hayir hala calmiyor!
Karacaahmet (Son Durak)
-Zeynep KAmil (İlk Durak),
-Okula Barış’ı bırakıyorum,
-ÜAL’nin arka yolu, Ermeni kilisesi, o köşe senin,, bu köşe benim ve Fıstık ağacı,
-Işıklara aldırmayarak bize yol vermeyen ana caddedeki araçlara içinden söylen, bir iki korna çal ve bir dahaki ışıkta cansiperane geçmeyi başar,
Kadınlar kahvesindeki kadınlara icimden selam, kırk yılda bir durup bir cay icersem, uuf, ne mutlu bana!
Baglarbasi yokusuna giderken soldaki bir köşkün yaslı şoförüne (sonradan adı Hello Man oldu) bir selam,
Baglarbaşından denize inis; sonunda kıyıdayim, deniz ne güzel,
Eger durup denizi koklasam, bu gercekten büyük ayrıcalık, ama malesef imkansıza yakin . Alis Harikalar Dünyası’ndaki gibi “gec kaliyorum, gec kaliyorum”,
Beylerbeyi cikisindan yukari sap, agaclar cok güzel, her seferinde yeniden hayran kal
Kösede nöbetteki askerlere icinden bir selam, bazen hafif bir gercek selam,
Otobüs duraginda bekleyen iki Japon cocuk ve gözlüklü sivri bir genc kadin, kadin ööyle duruyor, tepkisiz, Japonlar da oldukca ifadesiz,
kenar kenar git veya ikinci siradaysan tam dogru yerde sag şeride gec, köprüde en sagda olmaliyim ki denizi daha iyi görebileyim,
köprüye gecerken kösede iki polis, hararetle geç gec yapiyor, söyle bir hizlaniyorum, saatlerdir adim adim gidiyordum, gaz pedalim paslanmis,
polislerin biri genellikle gözlüklü uzun sacli bir kiz, iki polis de kiz ise hem bakmadan “gec gec” yapiyor, hem aralarında konusuyorlar, herhalde yakisikli arkadaslarinin dedikodusunu yapiyorlardir
ve Avrupa’ya hosgeldiniz levhasi
Park yeri arayis, bu günün en heyecanli anlarindan biri, iyi bir yer bulunca cok sevinis
sirkete gel, görevlilerle selamlas,(tüh, yine gec kalmisim)
cay ve su al
Gülay çoktan gelmiş ve cayini iciyor
Bilgisayarı ac, emalilleri, oku, yanitla, v.s.
Gülay sicak su aliyor, bitki cayini icecek, saat tam10:30 olmali, bakıyorum, evet 10:30
Ve saire, sakin bunu sıkılıp yaziyorum sanma, cogunu cok seviyorum, ama ayni Ground Hog Day gibi degil mi?”
1998 lerden kalma bu yazım belgesel niteliğinde, bakalım rol alanlardan okuyan, cevaplayan çıkacak mı.. Mesela “Hello man” merhaba dermiş ))
Bu film, benim de en sevdiklerimin arasındadır. Hatta Özgür ile, yılda en az bir kere, bir çok dal için yaptığımız TOP 10 film listeme her sene girmeyi başarır. Bu fimi sadece izlemeyi sevdiğim için izledim defalarca. Her seferinde Bill Murray’nin, sanki herkesin kolayca aynı şekilde oynayıverirmiş gibi basitçe ele aldığı ve yorumladığı sahnelerin aslında ne büyük bir oyunculuk kabiliyetinin içselleştirilmiş yansıması olduğunu görerek haz duyarım. İçim, insanın yaratıcı gücüne karşı duyduğum büyük hayranlık ve saygıyla titrer, yükselir.
Bu sefer ilk defa şunu düşündüm; ben değişirsem dünya değişiyor. Aynı sahne ve aynı insanlar olmasına rağmen. Ne kadar büyülü değil mi?
Sesinizi duyduğuma sevindim. Bir gün ‘Top 10′ film listenizi de duymak isteriz. Selam ve sevgiler.