Bir ormanın içindeki toprak yolda ilerliyorum, çevrede gördüğüm insanlar gitgide azalıyor. İçimde hafif bir ürperti olmuyor değil ama hava o kadar güzel ki, yola devam ediyorum.
Bir kıvrımdan sonra ileride yolun ikiye ayrıldığını görüyor ve hangi yolu seçmem gerektiğini düşünüyorum. Yaklaştıkça farkediyorum ki besbelli soldaki yoldan daha az insan geçmiş, yerde daha fazla ot var. Birden aklıma Frost’un bir sözü geliyor: “Ormanda iki yol vardı, ben daha az ayak basılmışını seçtim.” Denenmemişi denemek fikri hoşuma gidiyor ve soldaki yolu seçiyorum.
Zamanı geri sarıyorum; Frost’un yıllar önce değil de ormanın girişinde rastladığım köylünün sabah söylediği söz geliyor aklıma: “Issız bölgelerde yırtıcı hayvanlar olabiliyor”. Sağdaki yolu seçiyorum.
Sağdaki yolun başında “Çıkmaz” yazıyor, soldakini seçiyorum. Soldakinin başında “Özel arazi” yazıyor, sağdakini seçiyorum. Sağdakinden biri geliyor, bana “Görmeye değer bir şey yok” diyor, soldakini seçiyorum. Soldakinden gelen “İleride harika bir ırmak var” diyor, soldakini seçiyorum.
Sağdakinden biri geliyor, çok keyifli, ıslık çalıyor sağdaki yolu seçiyorum. Soldakinden biri geliyor, adeta korkmuş, arkasına bakıyor ve hızlı yürüyor, yola devam etmekten vazgeçip geri dönüyorum. Bir arkadaşım yapmaya zorlandığımız şeyleri yapmanın en büyük mutlulukları getirdiğini söylemişti, yola devam ediyorum.
Ancak ıssız bir adaya, doğar doğmaz düşen biri diğer insanlarca yönlendirilmez. Konuşmak yönlendirmektir, tavır almak yönlendirmektir, duygularını göstermek yönlendirmektir, eğitmek yönlendirmektir, susmak yönlendirmektir…
Susmak, insanları söyleyeceklerimiz dışındaki etkilerin bileşkesine yönlendirmektir.