Sürekli görüşen insanların konuşmalarında bir akıcılık ve doğallık olur, oysa ne kadar yakın dostlar olursanız olun, artık sık sık bir arada olamıyorsanız görüştüğünüzde önce bir ‘doğallık’ eşiğinin geçilmesi gerekir. Zaman daha da geçtikçe görüşebilme fırsatı yaratmak için ilave çaba ister ve çoğunlukla da insanlar birbirinden uzaklaşır. Çok sevdiğim bir askerlik arkadaşımla uzaklaşmamız da böyle oldu. Aşağıdaki şiiri 1981′de yazmış olmalıyım:
Görüyor musun sevgili dostum,
Ne kadar sevmiş olsa insan birbirini
Ne kadar yaşamış olsa beraber,
Unutulmayacak günleri ve
Ne kadar istese sürüklenip gitmemeyi,
Olmuyor işte, olmuyor
Yollar bir kez ayrıldı mı
Anılar insanları bir arada tutmuyor.
Geçen hafta lise mezuniyetinin 40. yılını kutladık. Kendini 40 yıl öncede bulan ve en azından o iki gün için o yıllarda hisseden 80 kadın bir aradaydık. Herkes “zaman hiç geçmemiş aynı bıraktığımız yerden devam ediyor gibiyiz” diye düşündü, tabi tanıma tanımama problemleri yaşandı ama kimse bunu önemsemedi.
Cumartesi saat 12′den Pazar 4′e kadar önce okulumuzun bahçesinde sonra Polonezköy’de Adampolün büyülü ortamında kolaydı böyle düşünmek, doğallık eşiğini geçme sorunu filan yaşanmadı. Ama akşam eve dönüp de herkes işine gücüne daldığı zaman da aynı düşünmeye devam edebildik mi bilmiyorum. Kaç kişi özel “toplantı” dışında arada hiç görmemiş olduğu kişilerle sıkı fıkı görüşebiliyor, onu da bilmiyorum. Ama herkes bir sonraki toplantıyı iple çekiyor.
Boşuna dememişler, gözden ırak olan gönülden de ırak olur diye. Ver bir başka büyüğümüzün meşhur bir deyimini hatırladım, “friendship of convenience”